Sosyal Medya

Makale

Akademik dünyada “Tezsiz tez” geleneğimiz

Prof. Dr. Hüsamettin Arslan Epistemik Cemaat ismiyle yayınlanan doktora tezinin ikinci baskısına yazdığı önsözde şöyle der: “Üniversitelerimizde revaçta olan ÅŸey ‘tezsiz tezler’ yazmaktır. EÄŸer bir tezin içinde tezi yazanın kendisi yoksa o tez ‘tezsiz tez’dir; beÅŸ para etmez. AraÅŸtırmacının tezinde kendisi yoksa tezi de yoktur. Bir tezde tezi yazanın kendisi yer almıyorsa, bahis konusu tez hangi anlamda o kiÅŸinin tezi olabilir! Tezler problemlerin formülasyonlarıdır ve bir problemi formüle ederek teze dönüştürmek gerçekten zordur. EÄŸer bir tezin satır aralarında, birikimi, önyargıları, dünya görüşü, deÄŸerleri, gelecek projeksiyonları, kendi disiplinine yönelik kabulleriyle birlikte yazarının kendisini göremiyorsanız, o tez ‘tez’ deÄŸildir. Fakat Türkiye’de akademik hayat ‘objektivizm’ mitinden mustariptir ve herkes sizden ‘objektif’ bir tez yazmanızı bekler. Objektif tez, içinde yazarının yer almadığı tezdir; çünkü eÄŸer yazar metninde yer alıyorsa, dogma böyle iÅŸler, tez ‘sübjektif’ olacak ve ‘bilimsel’ hiçbir deÄŸeri olmayacaktır. Elinizdeki metnin, sahiden varsa, erdemi, yazarının metnin içinde yer alıyor olmasıdır ya da elinizdeki metnin erdemlerinden biri budur.”

***

Kısa bir süre önce Türkiye’nin gündemine düşen ve entelektüel camiayı hayretlere sevk eden bir doktora tezi, “tezsiz tezlerin ÅŸahı” denebilecek hüviyettedir. “XIX. yüzyılda Osmanlıyı Ziyaret Eden Yabancı Yazarların Eserlerinde Osmanlı Hayatı” baÅŸlıklı bu tez(!) gerçekten ibretliktir. Doktorant (ÅŸimdi yardımcı doçent) zatın yaptığı iÅŸ, yazılı bir esere fihrist veya indeks hazırlamaktan pek fazla bir ÅŸey deÄŸildir. Daha açıkçası, bu zat 19. asırda Osmanlı’yı ziyaret eden yabancı yazarlara ait birkaç kitap belirleyip bu kitaplarda zikri geçen âlet-edevat, yiyecek, giyecek isimlerini, ÅŸahıs ve hayvan adlarını alt alta sıralamış, fakat bu kadarla yetinmeyip, sözgelimi baklagiller familyasına mensup yiyeceklerin bu birkaç eserde kaç kez geçtiÄŸini, “kuru fasulye: 5, nohut: 6” ÅŸeklinde kaydetmiÅŸ ve böylece tezi tamamına erdirmiÅŸtir. Savunma aÅŸamasında ise beÅŸ kiÅŸilik jüri bu malzemeyi tez olarak kabul edip sahibine “doktor” payesi vermiÅŸtir ki bu durumda, Ankara Okulu Yayınları’ndan yayımlanan yüzlerce kitabın içindekiler ve indeks kısımlarını hazırlayan Zeynep Özger Hanımefendi’ye de belki 400 kere doktor unvanı verilmesi gerekir, dersek herhalde çok yanlış bir ÅŸey söylemiÅŸ sayılmayız.

Bereket versin ki İlahiyat alanında bugüne kadar böyle bir garabetle henüz karşılaÅŸmış deÄŸiliz. Bununla birlikte genel olarak temel İslâmî ilimler sahasında, özel olarak tefsir alanında tezli tezlerden çok, tezsiz tezler ürettiÄŸimiz gerçeÄŸini de teslim etmeliyiz. Nitekim bu gerçek 24-26 Kasım 2017 tarihlerinde İlim Yayma Vakfı Kur’an ve Tefsir Akademisi tarafından İstanbul’da düzenlenen “Kur’an AraÅŸtırmalarında Akademik Tefsir Tezleri-Batı ve İslam Dünyası Mukayesesi” konulu uluslararası sempozyumda da maalesef teyit ve tescil edilmiÅŸtir. Kur’an ve tefsir alanında tezli tez üretmek icat, ibda, ihdas gibi büyük iddialar peÅŸinde koÅŸmak, tabir caizse Amerika’yı yeniden keÅŸfe koyulmak anlamına gelen bir ÅŸey deÄŸildir; fakat bu alanda tezli tez diye anılmayı hak edecek bir çalışmanın en azından bir boÅŸluÄŸu doldurması, ihtilaflı bir konuyu az çok açıklığa kavuÅŸturması veya tarihin perdelediÄŸi bir âlim veya eseri gün yüzüne çıkarıp tanıtması gibi bir iÅŸlev görmesi de gerekir. Oysa tefsir alanındaki sayısız tez, kelimenin tam manasıyla tezsiz tezdir. Sözgelimi, Ebüssuûd Efendi’nin Ä°rşâdü’l-Akli’s-Selîm adlı Kur’an tefsirinden on civarında, belki daha fazla sayıda lisansüstü tez üretilmiÅŸtir. Merhum Abdullah Aydemir 1980’li yılların başında yayımlanan Büyük Türk Bilgini Åžeyhulislâm Ebussuûd Efendi ve Tefsirdeki Metodu adlı çalışmasıyla Ebüssuûd tefsirinin genel nitelikleri ve İslam ilim geleneÄŸindeki yeri hakkında söylenecekleri söylemiÅŸken, o yıllardan bugüne kadar aynı eser üzerine tekrar tekrar tez çalışması yapılmasının ve her bir çalışmaya üç-dört yıl emek harcanmasının ne anlamı olabilir?

***

Zaman, kaynak ve emek israfından dolayı İlahiyat akademyasında üretilen tezlerden ne bir ilmî gelenek oluÅŸmakta ve ne de bir ilim-fikir mimarisi ortaya çıkmaktadır. Tezlerimiz maalesef her biri ayrı yere istif edilmiÅŸ inÅŸaat malzemeleri gibi durmaktadır. Oysa meÅŸhur Alman ÅŸarkiyatçı Theodor Nöldeke Kur’an tarihi alanında Geschichte des Qorans adlı bir doktora tezi -ki bu tezin özgün dili Latince’dir- hazırlamış ve bu eserin geniÅŸletilmiÅŸ ikinci baskısı Friedrich Schwally, Gotthelf Bergstraesser, Otto Pretzl gibi üç meÅŸhur ÅŸarkiyatçının Kur’an tarihi alanında yetiÅŸmesine ve aynı zamanda bir geleneÄŸin teÅŸekkülüne vesile olmuÅŸtur. Akademik ve ilmî alanda tezli tez üretebilmek için, her ÅŸeyden önce problem teÅŸhisinde bulunabilecek bir zihin ve fikir alt yapısına sahip olmak, zorunlu ÅŸarttır. “Dostlar alışveriÅŸte görsün” modunda çalışmanın ilim dünyasına ihanet olduÄŸunu bilmek ve eÄŸer tutkuyla çalışma iÅŸtahı yoksa derhal baÅŸka bir iÅŸle meÅŸgul olmaya karar vermek de ikinci ÅŸarttır. Akademik ve ilmî dünyada kuÅŸkusuz baÅŸka ÅŸartlar da vardır ama burada yerimiz dardır. Zannımca, mesele az çok anlaşılmıştır.

kaynak: Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.